Vegan Olmanın Algısı
Vegan olmak son zamanlarda popülaritesi artan, hayatımızı şekillendiren trend bir kavram. Bu yaşam tarzının daha çok kişi tarafından benimsenmesi, doğal olarak kendine ait bir markalar ekosisteminin de yaratılmasına neden oluyor. Ana stratejisini veganlık üzerine konumlandıran markalar olduğu gibi, veganlığı desteklemenin yarattığı değerler setini marka kimliğine eklemek isteyen şirketler de ürün genişlemelerini bu yönde geliştirmeye başladılar.
Veganlık kavramının çevresindeki masum ve iyimser değerler, bu alanda tüketicisiyle bağ kuramamış markalar için bir fırsat noktası olması dolayısıyla İngiltere McDonald’s’ta satışa sunulan McPlant, Veggie One gibi ürünler ve Burger King’in Türkiye’de de satışa sunduğu Plant-based Whooper bu alanda kendini gösterdi. Aynı zamanda bir PR kampanyası görevi de gören bu ürünler sağlıksız yiyeceklerle kendini eşleştirmiş markalar için “biz aslında o kadar da zararlı değiliz” diyerek çıkış noktası da sağlıyor.
Sadece vegan üzerine konumlanan markalar için ise rekabet gittikçe kızışan bir hal almış durumda. Bu hızla büyüyen yeni kategori, organikleşme furyasından sonra tüm dünyayı etkisine aldı gibi görünüyor. Kabullenme bariyeri organiğe göre çok daha yüksek olsa da (organikte kimyasal yememeye yani sana faydalı olacak bir konuya razı olurken, veganlıkta hayvansal ürün tüketmemeye yani başkasına zararı olacak bir konudan kaçınmaya razı olmak) çevremizi düşünmek konsepti altında insanlar için yeni bir kimlik inşasına izin veriyor.
Vegan Markanın Reçetesi*
Bütün bu değer seti içerisinde vegan kategorisindeki bir markanın olmazsa olmazları da oluşmuş durumda, ve vegan konseptli akılda kalıcı yeni bir marka yaratmak isteyenler için reçete aşağıdaki gibi oluşuyor;
1. Vegan çağrışımları;
Vegan yerine plant-based kullanılması müşteri kitlenizin artmasına neden olacaktır. Türkiye gibi et kültürüne sıkı sıkıya bağlı kitleler için veganlığı kabul ettirmek daha zorken, “bitkisel bazlı ürünler”i satmak daha kolay olacaktır. Bu nedenle vegan kelimesi yerine bitkisel bazı ön plana çıkarmak daha mantıklıdır.
2. Kaçınılması gerekenler;
“Et içermez” ya da “Et proteini kullanılmamıştır” gibi açıklamalar ürünün kalitesine ya da tadına dair sorgulatıcı olacaktır. Bu nedenle vegan markalar kısıtlayıcı bir dil kullanmaktan kaçınmalıdır. Ne sunduğunuz ne sunmadığınızdan çok daha kritiktir.
3. Logo;
Modern ve çarpıcı logolar pazarın bulunduğu şu aşamada tüketici için korkutucu olacaktır. Pazarın yavaş yavaş olgunluğa ulaşması ile birlikte modernliği temsil eden yaklaşımlar ortaya çıkacaktır fakat tüketicinin endişesini gidermek ve aynı zamanda vegan masumluğundan faydalanmak adına daha doğaya ve doğal yaşama ait çizgiler kullanmak mantıklı olacaktır.
4. Tipografi;
Vegan markaların seçeceği fontlar modern, sade ve sofistike (ince zevk) bir değeri yansıtmalıdır. El yazısına yakın samimi fontlar*, veganlığın içinde yer alan iyilik, yardım etmek ve korumak gibi daha çok anaç bir rolle eşleşen kavramların daha baskın olarak görünmesini sağlayacaktır.
5. Renkler;
Yeşil vegan markaların en temel rengi olarak göze çarpıyor. Bu rengi markanın ana renk skalasında tutup yanına ayrıştırıcı yardımcı bir renk eklemek mantıklı olacaktır. Pastel tonlarda seçilmesi mantıklı olacak bu renkler markanız için rekabet avantajı getirecektir. Çünkü kategoride şu aşamada yeşili sahiplenmeniz mümkün değil.
6. Ses Tonu;
Vegan markalar için ne söylediğinin önemi kadar nasıl söylediğinin de önemi yüksektir. Olumsuz veya suçluluk temelli iletişimden kaçınılmalıdır. Sıcak, düşünceli, cömert ve anaç bir yaklaşım ile ihtiyaçlara hitap edecek bir güven duygusunu kitlesine hissettirmesi gerekir.
7. Ambalaj;
Kategorinin kabul ettiği ambalajlar (süt kutusu, yoğurt kabı, peynir kutusu vb.) korunmalıdır. Farklı bir ambalajı denemek marka için farklılaştırıcı bir unsur olsa da tüketici için bir risk unsurunu da beraberinde getirecektir. Bu nedenle aşinalık etkisini kullanmak adına ambalajlar herkesin almaya alışık olduğu şekillerde olmalıdır.
…
Vegan marka nasıl yaratılır?