Nike ve Swoosh logosu zihnimizde ayrılmaz bir ikili. Bu ikilinin ayrılmamasını sağlayan ise marka stratejisini yaşatan logo tasarımı.
Logo, belki de girişimcilerin & marka sahiplerinin en fazla üzerinde düşündüğü alanlardan birisi. Markanın ruhuna ve kimliğine dair somut bir kanıt yaratması açısından bunu haklı buluyorum. Fakat strateji ile bağdaşmayan logolarda, bir süre sonra tekrar değiştirilme ihtiyacının hissedildiği ve şanslı değilseniz sürecin tekrar sıfırdan başladığı da bir gerçek.
Bu nedenle stratejiden beslenen bir logo, hem sizin kim olduğunuzu anlatırken, hem de duygularınızı aktarabileceğiniz etkili bir enstrümana dönüşür. Bu kritik süreç, marka sahibi olarak sizin kişisel motivasyonunuzu engellemeyecek şekilde, markaya uygun olarak tasarlanırken, hikayenizi de anlatmalıdır.
Bugün Nike’ın Swoosh logosu tek başına $26 Milyar marka değerine sahip.
Bunun başlıca sebebi dünyanın en ikonik marka sembollerinden birisi olması.
Ve bu logo Portland State University öğrencisi Carolyn Davidson’a 35 dolara çizdirilmişti.
Nike’ın kurucusu Phil Knight‘ın logoyla ilgili ilk yorumu ise ilginçti;
“Evet çok sevmedim ama belki zamanla daha çekici hale gelir.”
Peki Phil Knight neden kişisel beğenilerine göre karar verip logoyu reddetmedi?
Çünkü Carolyn, kendisinden istenen “hareketle ilgisi olan bir logo“yu;
01. Hızı ve hareketi yansıtan
02. Kanat figürünü çağrıştıran
03. Zafere giden bir yolu resmeden
hikayeye dönüştürmüştü ve bu “hareketle ilgisi olan” bir şeyi gerçekten anlatıyordu.
Bu yüzden logoya karar verirken
01. Logonuz bir şekilde markanızın hikayesiyle uyuşuyor mu?
02. Markanızın değerlerini yansıtıyor mu?
03. Hedef kitlenizde bir merak ve heyecan yaratıyor mu?
04. Rakiplerinizden farklılaşıyor mu?
05. Ürünlerinizin üzerinde küçük ve büyük boyutta anlaşılır duruyor mu?
06. Beyaz ve siyahın üzerinde anlaşılır duruyor mu?
07. Görenlerin hafızasından çizebileceği kadar basit mi?
sorularına cevap vermesi gerekiyor.
Markalaşma için takip edin.