“Cesur Yeni Dünya”, okuduğunuzda 1932 senesinde yazılmış olduğuna inanamayacağınız ölçüde gerçekçi ve akla yatkın bir kitap. İnsana & düzene dair tespitleri ve bakış açısıyla 2020 yılında yazılmış bir sci-fi olabilecek nitelikte.

Şartlandırma;

“Mutluluk ve erdemin sırrıdır – yapmak zorunda olduğun şeyi sevmek. Tüm şartlandırmaların amacı budur: insanlara, kaçınılmaz toplumsal yazgılarını sevdirmek.”

Tüketim;

“Kır çiçekleri ve manzara seyretmenin önemli bir kusuru var, bedavalar diye açıkladı. Doğa sevgisiyle fabrikalar çalışmaz. En azından alt sınıflarda doğa sevgisini kaldırmaya karar verildi, ancak ulaşım tüketimi eğilimi kalacaktı. Çünkü elbette nefret etseler de kırlara gitmeye devam etmeleri önemliydi. Sorun, ulaşım tüketimi için kır çiçekleri ve manzara seyretmekten ekonomik olarak daha sağlam bir neden bulmaktı. Gerektiği şekilde bulundu.
Müdür “kitleleri kırlardan nefret etmeye şartlandırıyoruz” diye başladı. “Aynı zamanda onları doğa sporlarını sevmeye şartlandırıyoruz.” Bunu yaparken de tüm doğa sporlarının gelişmiş aletlerle yapılmasını sağlıyoruz. Böylece hem endüstriyel ürünler hem de ulaşım tüketiyorlar.”

Arzu – Tatmin ve Duygular;

“Baskılanan dürtü taşar ve oluşan sel duygulardır, ihtiras selidir ve bu sel deliliğe dahi dönüşür. Bu akıntının gücüne, setin yüksekliğine ve karşı koyma gücüne bağlıdır. Önüne set çekilmeyen akıntı, belirlenmiş kanallardan geçerek sakin ve keyifli bir varoluşa akar. Şişeden alınan bebek çığlık atar; hemen bir hemşire görünür, elinde harici beliren bir salgı şişesi vardır. İşte bu zaman aralığında duygular, arzu ile arzunun tatmini arasına gizlenir. Bu aralığı kısaltırsan, bütün o eski, gereksiz setleri yıkmış olursun.”

Duygusallıktan Rasyonaliteye;

“İnsan yaşlanır; içinde o derin zayıflık hissini, kayıtsızlığı, rahatsızlığı hisseder, bütün bunlar ilerleyen yaşla gelir; böyle hissedince de sadece hasta olduğunu düşünür, bu can sıkıcı durumun belli bir nedeni olduğunu düşünerek korkularını bastırır ve hastalıktan kurtulduğu gibi bu durumdan da kurtulmayı ümit eder. Boş düşünceler! Yaşlılığın bir hastalık olduğu, korkunç bir hastalık olduğu düşünceleri. Yaşları ilerledikçe insanları dine yönelten şeyin ölüm ve ölümden sonraki şeylerin korkusu olduğunu söylerler.

Fakat kendi deneyimim beni şu inanca yöneltti: böyle korku ve düşüncelerden apayrı olarak, dini duygular biz yaşlandıkça gelişme eğilimi gösterirler, çünkü ihtiraslarımız ateşini yitirdikçe, hayal güçlerimiz ve duygularımız köreldikçe aklımız daha rahat işler hale gelir, bir zamanlar aklımızı çelen imgeler, arzular ve heveslerden arındıkça Tanrı, gizlendiği bulutların arasından görünür, ruhumuz bütün aydınlıkların kaynağı olan bu varlığı hisseder, görür ve ona yönelir, bu yöneliş doğal ve kaçınılmazdır.”

Modern Dünya ve Tanrı;

“Bizler modern dünya. Yalnızca gençken ve refah içindeyken Tanrı’dan bağımsız olunabilir; bağımsızlık insanları güven içinde sona taşıyamaz. Evet, şimdi sonuna kadar genç kalıyoruz ve refah içinde yaşıyoruz. Sıra neye geliyor? Şurası kesin, Tanrı’dan bağımsız olabiliriz. Dini duygular tüm yitirdiklerimizi telafi edecektir. Ancak telafi edilecek bir kaybımız yok; dini duygular gereksiz. Gençlik arzuları asla körelmezken niye gençlik arzularının yerini alacak bir şeylerin peşinde koşalım? Bütün eski maskaralıkları sonuna kadar yaşayabiliyorken niye heveslerin yerini alacak bir şey arayalım? Zihinlerimiz ve bedenlerimiz yaşamdan zevk almayı sürdürürken niye tutunacak bir şeye gereksinim duyalım.”

Sanayi ve Tatmin;

“Sanayi uygarlığı, ancak benliği inkar etmemekle mümkün olabilir. Hijyen ve ekonominin izin verdiği ölçüde sonuna kadar nefsi tatmin. Aksi takdirde çarkalar durur.”

Tutku ve Gerginlik;

“Namus demek tutku demektir, namusluluk demek sinirsel gerginlik demektir. Tutku ve sinirsel gerginlik ise istikrarsızlık demektir. İstikrarsızlık ise medeniyetin sonu demektir. Bolca tensel günah olmadan kalıcı bir uygarlık kuramazsınız.”

Cesur Yeni Dünya – ALDOUS HUXLEY

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir