Think Different

Apple 1984’teki hafızalardan çıkmayan kampanyası* ile vizyoner arketipini* tüm dünyaya göstermişti. Daima yeniliği arayan, henüz bulunmamış olanın peşinde bu kimlik, kendisiyle birlikte “yeniyi arzulayan” milyonlarca insan yaratmıştı.

Apple özellikle 2000’li yılların başından itibaren vadettiği bu yenilikçi değerleri birçok alanda kanıtlamıştı ve tam da bu sebeple işin başındaki Steve Jobs artık yeni bir dünyanın yaratıcısı ve çağ başlatan bir adam olarak görülüyordu. Kafasındaki dünya için okulu bırakan, garajda yatmayı göze alan, sıradan olanla asla yetinemeyen bu insan profili Apple’ın vizyoner arketipi ile bütünleşmişti.

Fakat ne olduysa son 4-5 senede oldu. Ve Apple kendi kitlesini tatmin edemez hale geldi. Geliştirdiği teknolojilerin herkes tarafından kanıksanması ve normalleşmesi, rakiplerinin bu alanda Apple’ı yakalaması, Apple’ın çözüm olarak sunduğu ürünlerin devrim niteliğinde değil, ufak iyileştirmelerden ibaret algılanması bu tatminsizliği beraberinde getirdi.

Vizyon ve Beklenti

Kimilerine göre bu Steve Jobs’ın ölümüyle başlayan bir süreç olarak görünse de, aslında temel sorun, Apple’ı bu zamana kadar Apple yapan vizyoner arketipinin ayağına dolanmasıydı. Yani aslında Apple kontrol edemediği bir canavar yaratmıştı. Bu zamana kadar devrim niteliğinde ürünler geliştiren marka, artık çekirdek kitlesine bile kendisini savunabilecek argümanları sunamıyordu. Çünkü teknolojinin gelişmesi ve insanların beklentileri aynı zaman çizelgesinde ilerlemiyordu.

Bir kitleyi değişime inandırmış, somut bir gelecek vaadi sunmuş, geçmişte yapılanları komik & aptalca bulan ve en temelde statükoya karşı duran bu marka artık statükonun kendisi haline geliyordu. Birçok marka iletişimcisi de arketiplerin karanlık yüzleriyle tanışma şansına ulaşıyordu ve Apple, arketipinin yarattığı beklenti ve vaatlerin altında kalıyordu.

Apple Eventi

2 hafta önce (18 Ekim’de) gerçekleştirilen Apple Event’i ise uzun süre sonra büyük bir kitlede tekrar özlenilen duyguların yaşanmasını sağladı. Baştan sona, “Apple’ın bu zamana kadar ürettiği en iyi” sloganıyla tanıtılan ürünler, geçmişle ve rakip ürünlerle karşılaştırılması açısından topluluğun çoğunluğunu tatmin etti. Tabii ki teknoloji ile daha fazla ilgilenen bir kesim yine Apple’ın rakiplerinden çok üstün olmadığını belirtseler de Apple’ın bu kitleyi ana kitle olarak hedeflemediği bir gerçek ve Apple = teknoloji olarak bu denklemi kuran hedef kitle için iletişim yeterince doyurucuydu. Ek olarak bu iletişimi her zaman ki fütüristik look&feel’ı ile birleştirince de ortaya Apple’ın yeniden inovasyon kıvılcımını yaktığını hissettiren anlar oluştu.

Comeback

Fakat artık bu kıvılcımlar rekabetin bu kadar arttığı ve herkesin teknolojik olarak birbirine yaklaştığı bir pazarda yangına çok zor dönüşüyor. Dönüşse bile ömrü çok uzun olmuyor. Bu nedenle Apple pozisyonunu korumak ve arketipinin vaatlerini yerine getirmek için yeni alanlara yelken açmak zorunda görünüyor. Yeni gelişen teknolojilerin (AI, ML, VR, Metaverse, Blockchain) topluma ve hayata entegre edilmesinin beklendiği önümüzdeki dönemde, Apple bu alanda bir fark yaratarak kitlesine tekrardan Apple olduğunu kanıtlayabilir. Bu fırsatı kullanmak isteyen çok fazla şirket (Facebook, Google, Elon Musk (artık kendisi bir marka), Amazon) olmasına rağmen Apple geçmişten gelen değer setiyle hala insanları bu serüvene ikna edebilecek en güçlü oyuncu konumunda.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir